Tarım ve Orman Bakanı Sayın Dr.Bekir PAKDEMİRLİ'nin Dünya Çölleşme ve Kuraklık Günü vesilesiyle yaptığı konuşmada,
"Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi'nin" 17 Haziran 1994 yılında kabul edilmesinden bu yana her yıl, ülkemizde ve dünyada çölleşmeyle mücadelenin önemine dikkat çekmek maksadıyla "Çölleşme ve Kuraklık Günü" etkinlikleri düzenlenmektedir. Bu yılki etkinlikler "verimli araziler ile geleceği daha iyi inşa edeceğiz" teması ile kutlanmaktadır.
Toprak, anadır, vefadır, berekettir. Toprak, Aşık Veysel'in dediği gibi; Kazma ila karnını yarsakta, tırmık ile yüzünü yırtsakta, bizi gül ile karşılayan, yemek veren, ekmek veren, aş veren, en vefalı, en sadık dostumuzdur. Toprak, tarımdan sanayiye, inşaattan turizme kadar birçok sektörün temel faktörü, ana kaynağıdır. Kısacası; toprak varsa, biz varız.
Bildiğiniz gibi gıda ihtiyacımızın %95'ini topraktan karşılıyoruz. Ve bu önemli kaynağımızın oluşması da öyle birkaç yılda, kısa sürede olmuyor. Birçok araştırmada tarım yapılabilir 50 cm'lik bir toprağın oluşma sürecinin yaklaşık 20 Bin yılı bulduğu söyleniyor. Oysa tüketimin dayanılmaz hafifliğine kapılmış insanoğlu, elindeki bu değerin kıymetini maalesef tam olarak bilmiyor ve yeterince koruyamıyor.
Bugün 783 bin km2'lik ülkemizin yaklaşık %80'i tarım ve orman alanıdır. Ve bu alanlar da Bakanlığımızın sorumluğu altındadır. Bilindiği gibi, su zengini bir ülke değiliz. Kurak bir coğrafyada yaşıyoruz. Çölleşme hassasiyet haritamıza göre, sahip olduğu iklim ve topografya şartlarına bağlı olarak, ülkemizin yaklaşık dörtte biri (%22.5'i) yüksek çölleşme riski altındadır.
Yine, ülkemizin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası iklim değişikliğinden en çok etkilenecek bölgeler arasındadır. O nedenle Tarım ve Orman Bakanlığı olarak bu cennet vatanımızın her bir karış toprağını korumak, çölleşme ve erozyonu önleyerek üretim kapasitesini güçlendirmek için yoğun bir gayret gösteriyoruz.
Bakanlık olarak son 19 yılda geliştirdiğimiz politikalar ve hayata geçirdiğimiz projelerle toprağımıza sahip çıkmaya devam ediyoruz. Yaptığımız çalışmalar sonucu; 1970'li yıllarda erozyonla taşınan toprak miktarı yıllık 500 milyon ton iken, bu miktarı 2020 yılı sonu itibariyle 140 milyon tona düşmüştür. Hedefimiz ise erozyonla kaybolan toprak miktarını 2023 yılı sonuna kadar 130 milyon tona düşürmektir dedi.
Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürümüz Sayın Nurettin TAŞ programda yaptığı konuşmada;
Toprak kaynakları üzerinde sessiz bir felaket olan; çölleşme, arazi tahribatı ve kuraklıkla etkin mücadele etmek tüm dünyanın en önemli görevlerinden biri olmuştur. Bu nedenle; ülkemizin ulusal kalkınmasına ve gelişmesine negatif etkisinden dolayı çölleşme ile mücadele temel stratejilerden biri haline gelmiştir. Dünya'da ilk kez "çölleşme" adı ile kurulan Genel Müdürlüğümüz, ülke olarak bu sessiz felaketi ne kadar çok önemsediğimizin bir göstergesidir. Bu kapsamda; Genel Müdürlüğümüz çölleşme, kuraklık ve arazi tahribatına karşı etkin bir şekilde mücadele etmektir.
Bu mücadeleye yönelik olarak önemli politikalar üretmek için var gücümüzle çalışmakta, sahip olduğumuz imkânlar doğrultusunda ülkemize ve milletimize hizmet etmeye devam etmekte olduğumuzu,
Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü olarak ;
Bu geliştirdiğimiz sistemler ile ülkemizin çölleşme, erozyon ve arazi kullanımında ki değişimleri görerek önceliklendirme yapmak mümkün hale gelmiştir. Bu konuda da oldukça fazla tecrübe kazandık.
Genel Müdürlüğümüz, çölleşme ve erozyonla mücadelede edindiği bu tecrübe, bilgi birikimi ve deneyimleri dost ve kardeş ülkelerle paylaşmaktadır. Bu kapsamda; bugüne kadar 108 ülkeden 953 uzmanı ülkemizde misafir ederek uygulamalı eğitimler verdik.
Ülkemiz 1980'li yıllarda tamamen yorumlamaya dayalı olarak üretilen Türkiye Aşınım Haritasına sahip iken, 40 yıl aradan sonra Genel Müdürlüğümüz, dünyaca kabul görmüş model yaklaşımla birlikte artık Su Erozyonunu bilimsel olarak izlemeye almış bulunmaktadır. Bu çalışmaları bir adım öteye taşıyarak, daha önce akarsulara, göllere ve denizlere taşınan toprak miktarı 5 yılda bir tespit edilirken, yürüttüğümüz sediment iletim oranı çalışmamız ile birlikte taşınan toprak miktarı makro ve mikro havza düzeyinde aylık ve yıllık olarak tespit edilebileceğini ifade etti.