“4.Ulusal Taşkın Sempozyumu” Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü koordinatörlüğünde, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nin ev sahipliğinde 23 Kasım 2016 tarihinde Rize’de başladı.
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi’ nde 3 gün sürecek olan sempozyumda sel ve taşkınların sebep olduğu hasarlar ve önleme çalışmaları konuşulacak.
Sempozyuma DSİ Genel Müdürü Murat Acu, Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müsteşar yardımcısı Ali Rıza Diniz, Doğu Karadeniz Belediyeler Birliği Başkanı ve Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu, Rize Valisi Erdoğan Bektaş, Rize Belediye Başkanı Reşat Kasap, DSİ 22. Bölge Müdürü Mahmut Berber ve çok sayıda protokol üyesi ile davetli katıldı
DSİ Genel Müdürü Murat ACU, sempozyumun açılışında yaptığı konuşmada, suyun kontrolünün önemine değinerek "Taşkın ve heyelan bu bölgenin kaderi olmaktan çıkmalı. DSİ'nin ilk kuruluş amacı, taşkınlar ile mücadele ama gelinen noktada alan lazım. Tabi o alanlar da taşkın ile mücadelede bize bırakılmadığı zaman kapalı kesitler, büyük meblağda kamulaştırmalar, bizim suyu maksadına ulaştırmakta yaşadığımız sıkıntılar, şehirleşmeden dolayı yaşadığımız sıkıntı var. Sempozyum boyunca taşkınla ilgili uzman ve yetkili kişiler, araştırmacılar, akademisyenler, mali ve mülki idare yönetici ve temsilcileri, özel kuruluş temsilcileri, sivil toplum kuruluşları ile bir araya gelecek, taşkın konusunda toplumsal bilinç hassasiyeti gelişmesi konusunda katkı ve adımlarını göreceğiz. Suyun yönetimi önemli. Bölgesel olarak 250 mililitre ile 2500 milimetreye değişen yağış dağılımı var. Bu küresel ısınma ile düzensiz yağışları da beraberinde getirdiği zaman ani su baskınlarına sahne olmakta. Dolayısıyla suyu iyi yönetmeliyiz. Orman ve Su İşleri bakanlığı olarak Su Yönetimi Genel Müdürlüğümüz, DSİ Genel Müdürlüğümüz, Çölleşme ve Erezyonla Mücadele Genel Müdürlüğümüz, Metoroloji Genel Müdürlüğümüz le birlikte bunun için çok büyük çaba sarf ediyoruz" ifadelerini kullandı.
Derelerin akışına bırakılması gerektiğini vurgulayan Acu "Bir cami örneği var. Sabah namazında bir sıra saf, öğlen namazında iki sıraya çıkar. Cuma namazında cami dolar, bayram namazında ise caminin dışına taşar. Bütün hesapları caminin dışına taşacak gibi yapmak zorundayız. Bin yıllık debilerle hesap yapıyoruz. Suyu akışına bırakmak zorundayız. Yoksa kendi yolunu buluyor. İnsanların maddi zararlarını karşılayabilirsiniz ama manevi zararları tazmin etmeniz mümkün değil. Uygunsuz kesitler yapanlar tekrar tekrar düşünmeli, suyun önüne hiçbir şey koymamayı prensip edinmeliyiz. Bu konuda sadece DSİ'nin takibi ve müdahalesi yeterli olmaz. Dereleri akışına bırakacağız" diye konuştu.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ali Rıza Diniz ise "Böylesi geniş katılımlı bir sempozyumun yapıldığı Rize Şehrimiz gerçekten taşkına maruz ve en mağdur illerimizden biridir. Bu topraklarda yaşayan insanlarda en fazla etkilenen, en çok kayıp vermiş halkımızın mağduriyetlerine umut olacak bu sempozyumun bölgemize ve ilimize hayırlı olmasını diliyorum" şeklinde konuştu.
Açılış konuşmaları AFAD Başkan Yardımcısı Hamza TAŞDELEN, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Rektörü Hüseyin KARAMAN, Rize Belediye Başkanı Prof. Dr. Reşat KASAP ve Rize Valisi Erdoğan BEKTAŞ’ın konuşmaları ile devam etti.
Açılış konuşmalarının ardından "Türkiye Taşkınları ve Çözüm Önerileri" konulu panel düzenlenmiştir. Yöneticiliğini Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ali Rıza DİNİZ' in yaptığı panel de Doğu Karadeniz Belediyeler Birliği ve Trabzon BŞB Bşk. Orhan Fevzi GÜMRÜKÇÜOĞLU, DSİ Genel Müdürü Murat ACU, ÇEM Genel Müdürü Hanifi AVCI, Prof. Dr. Ahmet SAMSUNLU ve Prof. Dr. Sn. Necati AĞIRALİOĞLU' nun katılımları ile gerçekleştirilmiştir.
Trabzon BŞB Başkanı Orhan Fevzi GÜMRÜKÇÜOĞLU sel ve taşkınla mücadelede yerel idarelerin karşılaştıkları sıkıntılara dikkat çekmişlerdir.
DSİ Genel Müdürü Murat ACU sel ve taşkınların nedenleri ve kurum olarak gerçekleştirdikleri çalışmalar hakkında bilgiler vermişlerdir.
Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürü Hanifi AVCI yaptığı konuşmasında Genel Müdürlüğümüzün çalışma alanları hakkında bilgiler vermiştir. ÇEM Genel Müdürlüğü' nün bir yandan çölleşme diğer yandan erozyonla mücadele ettiğini belirten Genel Müdür AVCI konuşmalarına şu şekilde devam etmiştir. "Çölleşme suyun az olması, erozyon ve sel ise suyun fazla olduğu durumlarda ortaya çıkan olaylardır. Çölleşme denildiğinde insanların aklına kum tepeleri geliyor ancak çölleşme bir arazi bozulumudur. Her arazi ekolojik şartları, bitki örtüsü ve toprak yapısına göre farklı su tutma kapasitelerine sahiptir. Yağan yağış arazinin su tutma kapasitesini aştığı zaman yukarı havzalarda sellere aşağa havzalarda taşkınlara sebebiyet vermektedir. Seller heyelanlara sebebiyet verirken heyelanlarda sellerin tahrip gücünü atırmaktadır. Havza en üst kısmından en alt kısmına kadar bütünsel havza yaklaşımıyla ele alınmalıdır. Bu şekilde yaklaşıldığında neden sonuç ilişkisi ve çözümler daha sağlıklı ortaya konulabilecektir. Her coğrafi bölge farklı yağış rejimlerine sahip olduğu için ekolojileride farklılık göstermektedir. Bütüncül havza yaklaşımında coğrafi bölgelerde bu ekolojik şartlar gözetilerek hareket edilmelidir. Doğu Karadeniz Bölgesi sahip olduğu topoğrafya, iklim ve jeolojisi itibariyle heyelan ve sellere en duyarlı bölgemiz olup yanlış arazi kullanımı bu afetleri hazırlamakta ve artmasına neden olmaktadır. Özellikle engebeli arazilerdeki çay ve fındık bahçelerinde yeterli drenej sisteminin bulunmaması sebebiyle bu alanlarda heyelanlar oldukça sık yaşanmaktadır. Sellerin tahrip gücünü artıran heyelanların, heyelana hassas alanların tespiti ve buna dayalı alt ve üst yapı planlama ve faaliyetlerinin temel altlığı durumundaki heyelan duyarlılık ve tehlike haritalarının yapımı önem arz etmektedir."
Prof. Dr. Ahmet SAMSUNLU kadastro çalışmalarında derelerin tabi yataklarının özel mülkiyete verilmesinin sel ve taşkın afetlerinin sebep olduğu zararların artmasına neden olduğunu ve bunun önüne geçilmesinin önemine değinmiştir.
Son olarak Prof. Dr. Necati AĞIRALİOĞLU taşkınlarda yıllık ortalama akımlar ve birim alan akımlarında yapılan ölçmeler ile kullanılan anahtar eğrilerinin önemine dikkat çekmişlerdir.
Üç gün sürecek sempozyum 25 Kasım 2016 tarihinde sona erecektir.