Genel Müdürlüğümüze ait makaleler aşağıda verilmiştir:
Canlı hayatını doğrudan etkileyen çevresel problemlere bilim odaklı politikalar üretebilmek ve ekosistem hizmetlerinin yerel, bölgesel ve küresel ölçekte sürdürülebilirliğini garanti altına almak için acilen; yüksek çözünürlüklü, istatiksel olarak doğruluğu kanıtlanmış toprak bilgisini ihtiyaç duymaktayız.
Dijital Toprak Haritalama, belirli bir örnekleme şemasına bağlı kalarak araziden alınan koordinatlı toprak özellikleri veya sınıflarına ait gözlemler ile toprak yapan faktörler arasındaki kantitatif ilişkiyi farklı ölçekler için ortaya koyarak belirli bir çözünürlükte oluşturulan, coğrafi toprak veri tabanlarının üretilmesi olarak tanımlanabilir.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü adresi ile yayınlanan bu makale, dijital toprak haritalamada en çok kullanılan Regresyon Kriging tekniğinin tarihsel gelişimini, avantaj ve dezavantajlarını tartışmaktadır. Ayrıca makine öğrenimi teknikleri ile jeoistatistik teknikleriyle entegre ederek daha doğru ve gerçekçi modeller kurulmasına olanak sağlayacak yeni teknikler- makine öğrenim kriging- ortaya koyulmuştur.
Buna ek olarak, toplamda 142 farklı model ve bu modellerin doğruluğuna etki edebilecek tüm parametreler incelenerek, toprak özellikleri ve sınıflarının modellenmesinin gerçekleştirilmesi adına gereken uygulamalar standardize edilmiş ve bir rehber hazırlanmıştır. Küresel Toprak Ortaklığında kullanılmak üzere şeffaf ve doğru bir ölçme, raporlama ve doğrulama rehberi kullanması adına ortaya koyulmuştur.
Ayrıca Arazi Tahribatının Dengelenmesi ana göstergelerinden biri olan toprak organik karbonunun modellenmesi ve haritalanmasında da bu çalışma altlık olarak kullanılmıştır.
https://www.researchgate.net/publication/324691258_Regression_kriging_as_a_workhorse_in_the_dig
Kurak alan biyomları, Dünya yüzeyinin beşte ikisini kaplamaktadır, ancak ne kadarının orman alanlarında olduğu konusunda belirsizlikler mevcuttur. Bu makalede, kurak alan biyomlarının küresel çapta orman alanlarını içerisinde kalan kısmının, Google Earth ortamında mevcut (i) çok yüksek mekânsal çözünürlüklü ve (ii) çok yüksek zamansal çözünürlüklü uydu görüntülerinden oluşan geniş veri tabanları üzerinden foto-yorumlama yaklaşımıyla 210.000 adet 0,5 hektar örnek alanda yapılan analizler doğrultusunda belirlenen tahmini alanını ortaya konulmaktadır.
Çalışmada, 2015 yılında 1327 milyon hektar kurak alanda ’un üzerinde ağaç örtüsü olduğu; 1079 milyon hektarda ise ormanların bulunduğunu göstermektedir. Tahminler daha önceki tahminlerin @ ila G oranında üzerinde olup, bu farklılık daha önce tespit edilmemiş 467 milyon hektar ormana karşılık gelmektedir. Bu durum, güncel küresel orman örtüsü tahminlerini en az %9 oranında yükseltmektedir.
Makale; "The extent of forest in dryland biomes". İndirmek için:
https://www.researchgate.net/publication/316870277_The_extent_of_forest_in_dryland_biomes
Avrupa toprak bilimi insanları Küresel Toprak Haftası için Mayıs 2017 tarihinde Berlin'de toplandı. Program “2030 Gündemindeki Gıda ve Topraklar” temasıyla yapıldı. Program 4 ülkenin hükümetler arası kuruluşları, akademik organizasyonları ve sivil toplum ağlarından oluşan 22 ortak tarafından ortaklaşa yapıldığı ifade ediliyor. Program için www.globalsoilweek.org web adresi ziyaret edilebilir.
Avrupa'da ve dünyadaki toprakların sürdürülebilirliğine dikkat çekmeye çalışan bir konferanstır. Bu Konferans notlarında Avrupa’nın ve dünyanın topraklarıyla ilgili bazı notlar sunmaktadır.
Avrupa'daki toprak kalitesi bozulmaktadır. Toprakla sağlıklı bir çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SDG) ne ulaşma konusunda toprağın önemini göz ardı etmek için ciddi sonuçlar doğurmaktadır.
Tüm Avrupa topraklarının yaklaşık "'si su ve rüzgâr erozyonundan etkilenmektedir. Avrupa'daki mineral toprakların yaklaşıkE'i organik karbon içeriği düşük veya çok düşüktür ve Avrupa alt katmanlarının yaklaşık2-36'sında sıkıştırma duyarlılığı yüksek veya çok yüksektir.
Topraklar topluma birçok önemli hizmet sunmaktadır: Su Ve Besin Döngüsü Düzenlemesi; Gıda Üretimi; İnşaat İçin Bir Temel Kaynak; Çok Sayıda Türün Yaşam Alanı; Karbon Depolama Ve Saklanma… vb. Bu hizmetlerin verilmesi için toprağın sağlıklı olması gerekmektedir. Birçok tarım ve ormancılık faaliyetinin sağlıklı toprakla mümkün olacağını belirtmek gerekir. Toprak üzerinde kişisel çıkarlar, toprakların anlaşılamaması, izlenememesi, yeterli politikalardan yoksun olması gibi sebeplerle daha da durumu vahim hale getirmektedir.
Avrupa Çevre Politikası Enstitüsü tarafından yayımlanan bu makale ve diğerlerine ilgili web sayfasından ulaşabilirsiniz.
Her yıl tahmini 2.000 milyon ton toz atmosferere yayılır. Bunun birçoğu Dünyada ki biyokimyasal döngülerin bir parçası olmakla birlikte, önemli bir kısmı insan kaynaklı özellikle sürdürülebilir olmayan toprak ve su yönetimi gibi faktörler tarafından oluşturulur.
Kurak ve yarı kurak alanlarda gevşek kuru toprak yüzeylerinin ve kuvvetli rüzgârların birleşmesinden kaynaklanan büyük toz ve kum fırtınaları, insan sağlığı, tarım arazileri, altyapı ve ulaşım için zararlıdır. Bununla birlikte, toz ve kum fırtınalarının şiddeti ve sıklığının artıp artmadığı ve ne kadarının insan kaynaklığı olduğu konusunda önemli bir belirsizlik söz konusudur.
Politika yapıcılar ve diğer paydaşların kum ve toz fırtınaları (SDS) nin etkilerini azaltmak, insan sağlığı üzerindeki etkisini yok etmek, SDS’lerin sıklığını düşürmek için daha fazla bilgiye ihtiyaç duymaktadır.
Bu Küresel Değerlendirme bizim anlayışımızı geliştirecek, iyi bilinen SDS yan etkilerinin bilimle sentezlenmiş çok önem arz eden bir çalışmadır. Bu çalışma SDS’nin azaltımı ve engellenmesi için bilinen en güncel bilgilerin özetidir.
Bu;
• Kum ve toz fırtınalarına karşılık vermek,
• Sektörler arası sinerji ve bütünleşik eylemler yapmak,
• Ve küresel enstitüler arasındaki işbirliklerini güçlendirmek için yapılan konsolide ve koordineli bir küresel politika raporudur.
Bu tedbirler 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi başarısı için bütünleyici özelliği taşımaktadır. Bunlar toplum sağlığı, daha yaşanılabilir ilçe ve şehirler ve sürdürülebilir kırsal alanların gelişmesinde de etkindir. Bunlar aynı zamanda; iklim değişikliği ile mücadeleye, okyanusları korumaya, karasal ekosistemi korumaya ve böylelikle fakirlikle mücadele edip ekonomik büyümeye dahi yardımcı olabilir.
Politika yapıcılar için çok önemli sorularda dâhildir:
• Son on yılda kum fırtınaları daha kötü bir hal mi aldı?
• Kum ve toz fırtınaları insan faaliyetlerini ne derecede etkilemektedir?
• Etkilerinden ve oluşumundan korunmak ve engellemek için yapılması gerekenler nelerdir?
Bu çalışma yukarıda ki soruları gün yüzüne çıkarmak için yapılmış en son bilimsel delildir.
Kuraklık her zaman insanlığın cefa çekmesine sebep olmuştur. Güney ve Doğu Afrika’da, Orta Amerika ve Karayipler ’in büyük bir kısmı ve Asya-Pasifik bölümünde yaşanan kuraklık bize bunu açık bir şekilde göstermektedir. Aynı zamanda kabul edilen bir diğer gerçekte; kuraklığın tarımsal üretime ve hayvancılığa verdiği zarardır. Günümüzde kuraklık; enerji, ulaşım, sağlık ve diğer sektörlere verdiği dolaylı etkilerle de tanımlanmaktadır.
Yaşanan kuraklıklar dünya ekonomisi için milyarlara mal oluş, milyonlarca insan içinde daha iyi ekonomik şartlara sahip olmak için göç etmek zorunda bırakmıştır. Yaşanan etkilere ilaveten; kuraklığın, insan güvenliği ve yaşanan çatışmalara negatif etkisi de çok açıktır.
Örneğin; 2006 ve 2010 yılları arasında Suriye’de yaşanan uzatmalı kuraklık, Avrupa’ya yapılan göçün sebeplerinden biridir. Bu olayın bir benzeri de Afrika’da yaşanmaktadır. 2015 yılı yüzyıldan fazladır kaydedilen en kurak ve sıcak yıl olmuştur.
El-Nino hava olayı tüm dünya genelinde daha kötü kuraklık koşullarını hâkim kılmıştır. Birçok ülke kendisini hayvancılık ve tarımda karşılaştığı kayıplar yüzünden yaygın ve güçlü bir kuraklığın etkisi altında olduğunu beyan ederken diğer topluluklarda ağır yağışlar ve çok sayıda ki sellerle yüzleşmektedir.
Her ne kadar El-Nino olayı azalıyor ve bu hava dalgası gibi gözükse de, kötü hava olayları ve kuraklık tekrar geri dönecektir.
Orijinal metni: 2016_Drought_ENG.pdf
Arazi tahribatının dengelenmesi (ATD) basit bir fikir ancak güçlü bir araçtır. Yani; sahip olduğumuz araziyi daha iyi yöneterek, bozulmuş arazilerimizi iyileştirip tekrar kazanarak hem gıda güvenliğini hemde üretken kaynakları korumayı başarmış oluruz. Bu; milyonlar için ekonomik sosyal ve politik dirençliliğin güvence altına alınmasıdır. Bu fırsatın ve dirençliliğin kazanılması birçok küresel probleme stabillik getirir. Bu tüm dünya için hayati önem taşıyan bir hedef ve akıllıca bir yatırım seçeneğidir.
Arazi tahribatının dengelemesi fikri Küresel Süründürülebilir kalkınma Hedefleri ile bütünleştirilmiştir (bknz;http://www.globalgoals.org/global-goals/life-on-land/ ). UNCCD ve Küresel Mekanizma ATD konseptini 2030’a kadar gerçekleştirmek için birlikte sıkı bir çalışma içerisindedir.
ATD hedefleri pratik araçlara dönüştürülecek ve bir rehber hazırlanıp UNCCD tarafından tüm taraflar ve diğer işbirlikçilere sunulacaktır. Hedefimiz pratik uygulama projelerinin sağlam adımlarla bir araya getirerek yereldeki ve özellikle LDN hedeflerini belirlemede gönüllü olan ülkelerdeki pozitif somut değişiklikleri görmektir. Dünya genelindeki; gerçek arazi meseleleri arasında bir sinerji oluşturmak için çalışıyoruz. Küresel seviyede ATD hesaplanması yapmak için yaygın göstergeler kullanılabilir. Bunlar; arazi örtüsü, arazi verimliliği ve karbon toprak üstü ve altı stokudur.
Bir ortaklık oluşturulmaktadır, böylece bu etki ve süreç; arazinin daha etkin kullanımının planlanması, karar alınması ve UNCCD, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (CBD), İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) ve diğer küresel süreçler altında raporlama yapılması kolayca anlaşılabilir ve görünür kılmaktadır.
Temel hatların oluşturulması, daha sonrasında sürecin hesaplanması; işletim yatırımı, iklim değişikliğiyle mücadele etmek, sağlıklı karasal ekosistemleri sunmak açısından temel meselelerdir.
Arazi Tahribatının Dengelenmesi hedefine ulaşmak ve 2030’a kadar yıllık 12 milyon hektar bozulmuş araziyi iyileştirmek, kesinlikle yeni bir iklim anlaşmasını getirecektir. Şuana kadar, 103 paydaş arazi kullanım sektörü, göçe ve iklim değişikliğine uyuma dâhil diğer sektörleri de kapsayan INDC raporlarını beyan etmiştir.
2016 yılında Marakeş’de gerçekleşecek olan COP22’de, UNCCD; toprağın ve arazinin birer karbon havuzu rolü olduğunun altını çizecek ve ATD’ nin iklim değişikliğine uyum hususundaki önemini tekrar vurgulamak için çalışmalar yapacaktır.
https://www.unccd.int/Lists/SiteDocumentLibrary/Publications/2016_UNCCD_Biennium_brochure
Türkiye bünyesindeki 167 familya, 1320 cins ve 9996 tur ile bitki türlerinin çeşitliliği bakımından dünyanın en zengin ülkelerinden biridir. Dünya’daki 7 adet biyo-coğrafi bölgelerden ucu (Akdeniz, Avrupa-Sibirya, İran-Turan) Türkiye de bulunmaktadır. Türkiye florasının endemizm oranı 1.8 olup, her yıl çok sayıda tur buna eklenmektedir.
Lycium cinsi dünyada sıcak bölgelerdeki kurak ve yarı kurak çevre şartlarında geniş bir şekilde yetiştiği veya yetiştirildiği bilinmektedir. Türkiye’de yetişen 7 Lycium türü içerisinde endemik tek tür olan Anadolu Teke Dikeni [Lycium anatolicum A. Baytop& R. Mill ‘in (Fam. Solanaceae)], İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde yayılış göstermektedir. Yapılan bir çalışmada L.anatolicum A. Baytop& R. Mill bitkisinin Ürgüp-Nevşehir yöresinde Türk halk hekimliği bitkileri içerisinde egzama tedavisinde kullanıldığı belirtilmektedir. Bu araştırma, Ankara ve Konya lokasyonlarında yetişen Anadolu Teke Dikeninin yem değerini ortaya koymak ve bitkinin önemi konusunda bilim dünyasına farkındalık kazandırmak amacı ile yapılmıştır.
Söz konusu bitkinin çoğaltılarak özellikle kurak ve yarı kurak (marjinal) alanlarda yapılacak çölleşme ve erozyonla mücadele çalışmaları başta olmak üzere, mera hayvancılığı için yem bitkisi, arıcılığa katkı, karbon tutulumu, yaban hayatına barınak ve yiyecek temin edilmesi vb. faydalar sağlanabilecektir.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/ucbad/issue/69288/971572
Anadolu Teke Dikeni (Lycium Anatolicum).pdf