-ÇEM GENEL MÜDÜRÜ AVCI:
-“HAYAT KAYNAĞIMIZ TOPRAĞI KORUYALIM”
Orman ve Su İşleri Bakanlığı Çölleşme ve Erozyonla Mücadele (ÇEM) Genel Müdürü Hanifi Avcı, “5 Aralık Dünya Toprak Günü” dolayısıyla yayınladığı mesajında, toprağın önemine değinerek, “Hayat kaynağımız toprağı koruyalım” dedi.
Toprağın insan hayatı için öneminin büyük olduğuna işaret eden Avcı, mesajında, “İnsanlık için hayat kaynağı olan toprağın her karışına sahip çıkmalı ve korumalıyız. Toprak, su, orman varsa hayat var…Aşık Veysel’in de ‘sadık yârim’ diye ifade ettiği toprağa vefa göstermeliyiz. Toplum olarak bu sadık dosta karşı ne kadar değer verdiğimizi sorgulamalıyız” ifadelerini kullandı.
Toprağın varlığında, zenginliği ve refahı ifade ederken, yokluğunda çölleşme ve sefaletin sebebi olduğunun altını çizen Avcı, şunları kaydetti: “Milyonlarca yılda meydana gelen verimli topraklarımız bize atalarımızın emaneti, bizde gelecek nesillere verimli topraklardan istifade etmeleri için bozulmadan, azaltmadan teslim etmeliyiz. Daha yaşanabilir, yoksulluğun olmadığı, sağlıklı bir çevre için dünyanın en kıymetli unsuru olan toprakları korumak amacıyla hep birlikte çalışarak korumalıyız. Toprağa zarar vermemeliyiz.”
Dünyada arazi bozulumu, kuraklık, çölleşme, verimlilik kaybı, iklim değişikliğinin de tetikleyici etkisiyle gıda kıtlığını, açlığı, göçü, işsizliği, yoksulluğu, savaşı ve istikrarsızlığı beraberinde getirdiğini anlatan Avcı, “Çölleşme, arazi bozulumu ve kuraklık dünyada 1 milyarın üzerinde insanı doğrudan etkileyen, ekonomik, sosyal, çevresel ve kültürel açıdan olumsuz etkileri olan olgulardır. Yoksullar ve kırsal bölgelerde yaşayan insanlar, çölleşme ve kuraklıktan en çok etkilenen kesimleri oluşturmaktadır” diye konuştu.
Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu’nun talimatları doğrultusunda, ÇEM Genel Müdürlüğü olarak çalışmalarını gerçekleştirdiklerini dile getiren Avcı, toprağın korunması, tabii kaynakların geliştirilmesi, çölleşme ve erozyonla mücadele, heyelan ve sel kontrolü gibi faaliyetleri sürdürdüklerini belirtti.
“Ulusal çalışmalarımızı yönlendirecek ve stratejimizi ortaya koyan ‘Çölleşme ile Mücadele Stratejisi’ 2013-2023 yıllarını kapsıyor” diyen Avcı, söz konusu stratejiyle, “toprağın ve ekosistemin korunması, bozulan arazilerin ıslahı, etkilenen insanların hayat şartlarının iyileştirilmesi ve uluslararası işbirliğinin artırılması ve Türkiye’nin BM kuruluşları ve uluslararası çalışmalarda etkinliğinin artırılması”nın hedeflendiğini kaydetti.
Erozyonun sebeplerini incelediklerinde insan faktörünün ön plana çıktığını aktaran Avcı, “Ülkemizin coğrafi konumu, topografik yapısı, iklim şartları ve arazi kullanımı erozyonu artırıcı etki yapmakta ve erozyonla mücadeleyi zorlaştırmaktadır. Toprakların korunması, tabii kaynakların sürdürülebilir yönetimi ve gıda güvenliğinin sağlanması için erozyonla ve çölleşme ile mücadele edilmesi zorunlu” dedi.
Avcı, “Ülke genelinde çölleşme ve erozyonun önlenebilmesi için eylem planları hazırladık. Çok sayıda ağaçlandırma, erozyon kontrolü, sel kontrolü, heyelan ve çığ kontrolü projeleri ve eğitim amaçlı model projeler gerçekleştiriyoruz” dedi.
Avcı, Türkiye’nin, BM Çölleşme İle Mücadele Sözleşmesi kapsamında çölleşme ile mücadelede hem ulusal hem de uluslararası seviyede uygulanması konusunda etkin rol aldığını vurguladı.
Avcı, Türkiye’deki çölleşme ve erozyonla mücadele çalışmalarının Birleşmiş Milletler (BM) tarafından diğer ülkelere örnek gösterildiğini söyledi.
Türkiye’nin çölleşme ve erozyonla daha etkili mücadele için yaptığı çalışmalardan öne çıkanları şunlar:
“Çölleşme ve erozyonla daha etkili mücadele için 2008 yılında bütün kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları işbirliğiyle büyük bir ağaçlandırma seferberliği başlatıldı.
Son 14 yılda yaklaşık 4 milyon hektar alanda, ağaçlandırma, erozyon kontrolü ve rehabilitasyon çalışması yapılarak 3.7 milyar fidan toprakla buluşturuldu. Bu çalışmaları daha da ileri götürmek gayesi ile ağaçlandırma, erozyon ve çölleşme ile mücadele amaçlı çeşitli eylem planları yürürlüğe konuldu.
Yeşille kaplı alanlar artarken toprağın taşınmasının en aza indirilmesi sağlanıyor. 1970’li yıllarda erozyon sonucunda yılda 500 milyon ton toprak denizlere taşınırken yapılan çalışmalar sonucu, bu miktar 2014 yılında 168 milyon tona düşürüldü. 2023 yılında ise hedef 130 milyon tona indirmek. Kuraklık ile mücadelede yağış sularının biriktirilip suyun ihtiyaç olduğu dönemlerde kullanılması için çok sayıda baraj ve gölet inşa edildi. Bu kapsamda 1000 Günde 1000 Gölet ve Sulaması Projesi başlatıldı. Bu sayede kırsalda istihdam artışı sağlanarak kentlere göç azaltıldı.
Suyun daha verimli kullanılması için açık sulamadan kapalı sulama sistemlerine geçildi, su kaybı azaltıldı, daha az suyla daha geniş alanlar sulanmaya başlandı. Susuz tarım alanları suyla buluşturulduğundan geniş alanlar bağlar, bahçeler, çok yıllık bitkilerle kaplandı. Sonuçta yeşille kaplı alanların artmasıyla, toprağın korunması, gıda güvenliğinin sağlanması, toz taşınımının azaltılması, karbon yutaklarının artması sağlandı.
Türkiye’nin de yer aldığı 14 ülkenin başlattığı “Arazi Tahribatı Dengelenmiş Bir Dünya İçin Daha Güçlü Mücadele” çağrısına katılan ülke sayısı bugün 102’ye ulaştı… Hedef, “2030 yılına kadar Arazi Tahribatının Dengelendiği bir dünya”
Türkiye’nin bu doğrultuda hazırladığı Ulusal Hedefler, BM nezdinde bugün dünyaya örnek gösteriliyor.