Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü
Çölleşme ve Erozyonla Mücadele
Genel Müdürlüğü

Arazi Tahribatının Dengelenmesi Hedef Belirleme Programı Çalıştayı Konya’da Başladı

30 Mayıs 2016

Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi Arazi Tahribatının Dengelenmesi (ATD) Hedef Belirleme Çalıştayı, 28 Mayıs 2016 tarihinde UNCCD Sekretaryası ve Küresel Mekanizma ile ülkemizin ev sahipliğinde, Konya’da başladı. 

 

Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürü Hanifi AVCI tüm katılımcılara hoş geldiniz diyerek başladığı açılış konuşmasında, 2015 yılı Eylül ayında Newyork’da kabul edilen Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinden 15.sine vurgu yaparak, bu kapsamda 2030 yılına kadar Arazi Tahribatının Dengelendiği bir dünya hedefine değindi ve bu hedefe ulaşmada BMÇMS’nin önemine vurgu yaptı. Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi 12. Taraflar Konferansında ’da (COP 12) alınan kararlar doğrultusunda, Arazi Tahribatının Dengelenmesine yönelik belirlenen göstergeler ile ilgili 2 gün boyunca devam edecek Çalıştay’da bu çalışmaların yürütüleceğini ifade eden Genel Müdür AVCI şunları söyledi; “Konya kurak-yarı kurak iklim özelliklerine sahip su açığı bulunan bir bölge. Konya aynı zamanda Büyük Selçuklu Devletinin başkenti ve Hazreti Mevlana’nın yaşadığı yer. Hazreti Mevlana ‘Ne olursan ol gel’ demiş. Konya’nın tüm bu özellikleri dikkate alındığında, bu çalışmayı burada yürütüyor olmak önemli. Konya tarım, hayvancılık ve sanayi açısından da önemli bir ilimiz. Konya Büyükşehir Belediyesi’nce gerçekleştirilen bir çok iyi uygulama mevcut. Hem çiftçi organizasyonları hem de tedarik zinciri açısından örnek şehir olan Konya Türkiye’nin kalkınma ivmesinin görülebileceği bir yerdir aynı zamanda.”

Gerçekleştirilecek arazi gezilerine ve 30 Mayıs Pazartesi Pazartesi günü başlayacak olan Uluslararası Çölleşme ile Mücadele Eğitimine değinen ÇEM Genel Müdürü  Hanifi AVCI, çalıştayın başarılı geçmesi temennisinde bulunarak sözlerine son verdi.

 

 

Küresel Mekanizma Başkanı Markus REPNIK yaptığı konuşmasında; ATD hedeflerine ulaşılması için gerçekleştirilen bu çalıştayda bulunmaktan mutluluk duyduğunu dile getirmiş ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine bu organizasyonu gerçekleştirdiği için minnetlerini bildirmiştir.

Çalıştaya katılan 9 adet iki taraflı ve çok taraflı katılımcıların olduğunu ve destekleyici mekanizmaların sayısının giderek artacağının altını çizen REPNİK şunları söyledi; “ Çalıstaya katılan Afrika Birliği Komisyonu, Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN), Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve ilgili temsilciler ile birlikte olmaktan çok memnuniyet duyuyorum. Ayrıca Ulusal ATD Hedeflerinin oluşması hususunda çaba sarf eden Afrika ülkelerinden gelen temsilcilerin katılımı da çok önemli. Burada oluş sebebimizi; kriz, taahütler, fırsatlar ve farklılık yaratmak olmak üzere 4 ana başlık altında toplayabiliriz. Arazi tahribatı krizi yaşıyoruz. İklim değişikliği, nüfus artışı ve doğal kaynaklara olan talebin artmasının etkisi ile bir kriz içindeyiz. İkinci olarak ülkelerin taahhütleri konusu bizim için önemli. Bir yandan arazi tahribatı krizi yaşarken,  arazi tahribatının dengelenmesi hedeflerine ulaşmak için çabalayan birçok ülke var. Taahhütte bulunan ülkelerin sayısının giderek artmakta. Ortak eylemler bu taahhütleri hayata geçirmede temel unsur olmakta. Üçüncü olarak fırsatları değerlendirmek gerekiyor. Arazi tahribatının dengelenmesi konusu uluslararası tartışmalarda ön sıralarda yer almakta. ATD, Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinden 15.3’ te ele alındı ve benimsendi. ATD, kalkınma gündemlerini bir araya getirmekte bir araç olmaya başladı.  Almanya’nın Bonn kentinde gerçekleştirilen iklim fonu toplantısında Yeşil İklim Fonu 2016 yılı için 2,5 milyar dolar finanse etmeye hazır durumda ve ülkeleri fon için desteğe davet ediyor.

Aralık ayında Paris’te gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Konferansı’nda, 6 tane çok taraflı kalkınma bankasının iklim için finansı arttırma konusunda büyük bir taahhütte bulunduğunu ve yıllık 26.5 milyar dolar bütçe sağlandığını ama bunun da sadece başlangıç olduğunu dile getiren Küresel Mekanizma Başkanı Markus REPNIK, Afrika Kalkınma Bankası’nın 2020 yılına kadar iklim için finanse ettiği yıllık 5 milyar doları 3 katına çıkaracağını ve Avrupa Yatırım Bankası’nın gelişmekte olan ülkelere 2020 yılına kadar toplam bütçesinin %35 ini ayıracağına değinerek aynı şekilde Dünya Bankası Grubu’nun 2020 ye kadar iklime ayırdığı toplam bütçesini %28 arttıracağını belirtti.
Yaşadığımız arazi tahribatı krizinde, ulusal düzeyde birçok ülkenin arazi tahribatının dengelenmesi hedeflerine ulaşmak için katkısı olduğunu dile getiren REPNIK, bir araya geldiğimiz takdirde ulusal hedeflerimizi gerçekleştirerek fark yaratabileceğimizi ifade ederek Konya’nın bu anlamda çok önemli bir eşik noktası olduğunu daha önce hiç ulaşamadığımız fırsatları gerçekleştirebileceğimizi belirterek sözlerine son verdi. 

 

Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sedat KADIOĞLU ise yaptığı açılış konuşmasına; Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi temsilcilerine, Küresel Mekanizmanın temsilcilerine, Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürü Hanifi AVCI’ya, Bakanlığımızın temsilcileri ile yurt dışından gelen misafirleri selamlayarak hoşgörü şehri Konya’ya hoş geldiniz dileklerini iletti.

3 gün devam edecek olan bu toplantıda ele alınan konunun çok önemli bir konu ve bir gündem olduğunu dile getiren Müsteşar Yardımcısı KADIOĞLU sözlerine şöyle devam etti; “Burada alacağımız sonuçlar sadece ülkemize değil tüm ülkelere faydalı bir şekilde hayırlara vesile olacaktır. Nüfus, sanayii ve bunun sonucunda küresel ısınma artmakta. İklim değişikliği arazı tahribatı ve çölleşme ile ilgili konularda bugün dünyamızın en önemli sorunlarından biri olmuştur. Bir taraftan taleplerin diğer taraftan nüfusun artmasıyla birlikte taleplerin fazlalığından dolayı doğal kaynaklar yok olmakta, çölleşmenin artması ve iklim ile mücadelenin yeterince olmamasından dolayı günümüzde çeşitli zararlar oluşmaktadır. Günümüzde yaklaşık 4 milyar hektar alanda yaklaşık olarak 110 ülkede ve neredeyse 2 milyara yakın insan çölleşmeye maruz kalmakta. Özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bu tür problemler çok sık görülmekte. İklim değişikliği, çölleşmeyle mücadele ve biyolojik çeşitlilik kaybı sadece bir çevre sorunu değildir. Bu bir güvenlik problemi, kalkınma problemi ve ekonomik problem. Eğer bütün bu problemleri bir arada değerlendirmezsek ve mücadele etmezsek önümüzdeki dönemlerde daha fazla sıkıntılarla karşı karşıya kalacağız.”

Yapılan hesaplamalara göre 2050 yılında nüfusun yaklaşık olarak 9 milyar olacağı konusuna değinen KADIOĞLU, artan nüfusun sağlıklı suya, toprağa ve havaya kavuşma imkânının çok zor olduğunu, günümüzde dünyada yaşayan insanların yaklaşık  %40ının yeterince suya kavuşamadığını ve bu durumun bizim en büyük problemimiz olduğunu vurguladı. Nüfusun artmasının yanı sıra suyun ve toprağın sabit olduğuna ve sabit olan bu etmenleri iyi muhafaza etmezsek nüfus artışı ile birlikte çok sıkıntılı günlerin bizi beklediğine sözlerinde yer verdi. Bir araya gelerek bilgilerimizi, deneyimlerimizi paylaşırsak bu olumsuz oluşumlara karşı hep birlikte mücadele etmiş olacağız diyen Müsteşar Yardımcısı sözlerine şöyle devam etti; “Çölleşmenin gıda güvenliği üzerinde çok etkisi bulunmakta. Günümüzde gıdasız kalan  milyonlarca insan var ve buna karşı mücadele edilmesi gerekiyor. Her yıl 12 milyon hektar alan tahrip edilmekte ve bu alanların rehabilite edilerek topluma geri kazandırılmasıyla bir tarafta gıda güvenliği bir taraftan da iş güvenliği sağlanmış olacak. Bu tür toplantıların sık sık gerçekleştirilip sonuçlarının uygulamaya geçmesi çok yararlı olacaktır. Bir diğer önemli husus ise çölleşme ve su. Bakanlık olarak başta Afrika ülkeleri olmak üzere bu ülkelerle işbirliği ile çalışılması ve buralara nasıl su götürülebileceği kuyulara nasıl su temin edileceği çalışması yapılması gerekiyor. Bu bağlamda suyun miktarının ve kalitesinin bilinmesi gerekiyor ve bunun entegre bir çalışma haline gelmesi gerekiyor.

Çölleşme ve Biyoçeşitlilik ile alakalı Birleşmiş Milletler’ in 3 temel sözleşmesi olan İklim Değişikliği ile Mücadele Sözleşmesi, Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin uyumlu ve eş zamanlı yürütülmesi gerekiyor. Çölleşmeden dolayı her yıl dünyada milyonlarca flora ve fauna yok olmakta ve hep birlikte çalışarak arazi tahribatını önleyerek biyolojik çeşitlilik konusunda adım atmış olacağız.  
İklim değişikliği ve Biyoçeşitlilik konusu bütün olarak ele alınıyor ve bu nedenle her yıl İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Toplantısı yapılmakta. Her toplantıda çölleşme ile ilgili hususlar ele alınıyor. Bunun sebebi ise, iklim değişikliğine etki eden hususların başında gelen arazi tahribatı. Eğer ATD hedefleri gerçekleştirilirse iklim değişikliğine büyük ölçüde katkıda bulunulacaktır. 
Bir diğer husus ise çölleşme ve göç konusunda; göçün sadece savaşlardan ötürü değil çölleşme, arazi tahribatı ve kuraklıktan dolayı da meydana gelmekte. Her yıl milyonlarca insan göç etmek zorunda kalıyor. Bu yıl düzenlenen Dünya İnsani Zirvesi’nde de ana unsurlardan biri göç olayı idi. Tek bir ülke bu problemle mücadele edemez ülkelerin bir araya gelerek deneyimlerini paylaşmaları gerekmekte. New York’ta gerçekleştirilen Sürdürülebilir Kalkınma Toplantısı’nda ele alınan maddelerden biri de 2030 yılına kadar ATD Hedeflerine yönelik çalışmaların başlatılmasıdır. 

 


Türkiye’de gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi 12.Taraflar Konferansı’nda ATD’nin temel hedefleri tartışıldı ve buna yönelik kararlar alındı. Alınan kararlardan biri olan Ankara Girişimi çerçevesinde Türkiye Hükümeti tarafından 5 milyon ABD Doları bütçe tahsis edildi ve 4 yıllık süre içinde bu bütçenin ATD hedeflerinin başta Afrika ülkeleri olmak üzere pilot projelerin ve eğitimlerin yapılması yönünde kullanılacak. 2016 yılı Ağustos ayında Namibya’da kuraklık konulu bir toplantı yapılacak. Ülke ve bakanlık olarak katılım sağlayacağımız bu toplantıda, Afrika başta olmak üzere kuraklıkla mücadele eden tüm ülkelerde ATD’nin nasıl uygulanabileceği ve nasıl mücadele edilebileceği ele alınacak. Sonuç olarak, ülkemiz ATD hedeflerine yönelik birebir çalışmalar yapıyor. Ülkemiz adına bu çalışmaları yürüten Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü koordinasyonunda; Ulusal Havza Strateji Planı, Çölleşmeyle Mücadele Eylem Planı, Ağaçlandırma Eylem Planı hazırlandı.

Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sedat KADIOĞLU sözlerine Sayın Bakanımızın Moritanya ve Senegal ziyafetlerinde edinmiş olduğu deneyimleri Afrika ülkeleri ile paylaşmak istediklerini belirterek son verdi. 

 

Çalıştayın ikinci bölümü gerçekleştirilen sunumlar ve grup çalışmaları ile devam etmiştir. 

 

 

Facebook’ta Paylaş Twitter’da Paylaş Google Plus’da Paylaş Yazdır