New York dışında ilk kez Türkiye’de düzenlenen BM Ormancılık Forumu 10. Toplantısı İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla başladı.
İstanbul’un BM için önemli bir merkez olma kapasitesine sahip olduğunu söyleyen Erdoğan, “Dünya barışı için, medeniyetlerin ittifakı için, hoşgörü için adaletli bir küresel kalkınma için İstanbul’un BM merkezlerinden biri olmasının isabetli olacağını vurguluyor bu arzumuzu yinelemek istiyorum” dedi.
Dünyanın hızla büyüdüğünü ve nüfusun 7 milyara ulaştığını hatırlatan Erdoğan, “Bu hızlı büyüme karşısında denizlerimiz kirleniyor, akarsularımız kuruyor, ormanlarımız tehdit altına giriyor, ekosistem maalesef hızla bozuluyor. Bunlardan daha da vahimi bölgeler arasında, ülkeler arasında, ahlaklar arasında, imkanlar fırsatlar ve şartlar bakımından çok derin uçurumlar oluşuyor. Var olan uçurumlar daha da derinleşiyor” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan konuşmasında Somali ziyaretinden örnekler vererek, “Dünyanın dikkatini Somali’ye çekmek, orada yaşanan drama çekmek için bir ziyaret gerçekleştirdik. Başkent Mogadişu’da yüz binlerce insan bir metrekarelik toprak parçası üzerinde ağaç dallarından yapılmış üzeri paçavra ile örtülmüş çadır bile denilemeyecek yerler de yaşıyor. Ziyaretimiz esnasında gözümüz önünde bir bebeğin yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybettiğine şahit olduk. Somali’de her gece rüyasında bebeği için bir bardak süt gören annelerin tersine kuzeyde ve batıda alışveriş arabaların tıka basa dolduran insanlara şahit olduk. Yanı başında kuyulardan petrol fışkırırken sefalet çeken insanlar gördüğümüz kadar 5 bin motor hacimli araçlarında kendi küçük cennetlerinde yaşayan insanlarla karşılaştık” şeklinde konuştu.
“Biz Kalp Taşıyoruz, Ruh Taşıyoruz, Vicdan Taşıyoruz”
Dünyanın küresel vicdana en fazla ihtiyaç duyulan çağda olduğunu söyleyen Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti;
“Sahip olduklarımızı sorgulamak, yoksulları hatırlamak zorunda olduğumuz sınavdan geçiyoruz. Dünyada öyle bir kalkınma stratejisi hakim ki, bir bölgenin refahı diğer bölgenin sefaletine dayanıyor. Hiç şüphesiz dünya tarihi böyle çelişkilerin sıkça yaşandığı bir tarih olmuştur. Hiç kuşkusuz birilerinin zaferi birilerinin yenilgisiyle kurulmuş, birilerinin refahı bir başka halkın yoksulluğuna dayanmıştır. Dünyanın küresel köye dönüştüğü böyle bir çağda, insanlığın aynı ortak tehditlerle karşı karşıya kaldığı böyle bir zamanda, ‘banane başkasından’ deme lüksüne kimse sahip değildir. Özellikle gelişmiş ülkenin halkları marketten bir paket makarna alırken o makarnanın oraya nasıl gediğini artık sorgulamak zorundadır. Bir parça elmasın, bir gram altının, bir litre petrolün, bir torba kömürün nerelerden geçip geldiğine ne tür trajedilere sahip olarak evlerimize ulaştığına artık kafa yormamız gerekiyor. Biz sadece gövde taşıyan, gövdesinin üzerinde kafa içinde beyin taşıyan fizyolojik varlıklar değiliz. Biz kalp taşıyoruz, ruh taşıyoruz, vicdan taşıyoruz. Bizi hayvan ve bitkilerden ayıran en önemli farkımız düşünebildiğimiz kadar vicdan sahibi olmamızdır. Eğer üzerimize giydiğimiz elbise Bangladeş’te 5 yaşında çocuğun umutları ile dokunduysa, eğer aracımıza koyduğum benzin Libya’da masumum birinin kanı ile karıştıysa, eğer çocuğumuza verdiğimiz çikolata Afrika nehirlerine zehir kattıysa, üzerimize giydiğimiz palto bir hayvan türünün yok olmasına sebep olduysa, bu döngüden, böyle bir kürüselleşmeden rahatsız olmak, bunu derinlemesine sorgulamak zorundayız”
“Çocuklarımıza Bırakacağımız Bir Dünya Var Olmayacak”
“Büyüme ve kalkınma dediğimiz süreç böyle devam ederse ortada yaşanabilir bir dünya kalmayacaktır” ifadelerini kullanan Erdoğan şöyle devam etti;
“Bu acımasız rekabet, bu hız böyle devam ederse çocuklarımıza bırakabileceğimiz bir dünya var olmayacak. Ecdadımızdan miras olarak aldığımız çocuklarımızın da emaneti dünyayı bu şekilde hızla ve hırsla tüketmeye devam edersek inanın bizlere bile nefes alacak atmosfer, içecek bir damla su kalmayacak. Bilinen bir Kızıldereli sözünü tekrar etmekte fayda var. ‘Bütün ağaçlar kesildiğinde, bütün hayvanlar avlandığında, bütün sular kirlendiğinde, hava solunamaz hale geldiğinde işte o zaman paranın yenilebilir bir şey olmadığını anlayacaksınız’ Önümüzde böyle bir felaket dururken, adeta kıyamet denilebilecek bir akibet dururken adım adım bundan kaçacak tepkileri geliştirmek zorundayız”
“4 Yılda Neredeyse Belçika’nın Yüzölçümü Kadar Alanı Ağaçlandırdık”
Dünyada su sıkıntısının önlemesinde ormanların büyük rolü olduğuna dikkat çeken Erdoğan, Türkiye’nin orman alanlarının çoğaltılması için yaptığı çalışmaları da anlattı.
Türkiye’nin dünyada orman konusuna en büyük önemi veren ülkelerin başında geldiğini söyleyen Erdoğan, “Dünyada geçtiğimiz 10 yılda orman alanlarında azalma yılda ortala 5.2 milyon hektarın üzerinde gerçekleşti. Türkiye son on yılda yaptığı ağaçlandırma çalışmaları ile ormanın varlığını arttıran ülkeler arasında üst seviyelerde yer aldı. Bugün 22 milyon hektar ormanlık alan sahibiz. Hedefimiz 2023 yılında ülkemizdeki orman alanının yüzölçümünün yüzde 30’una yükselmesi. 4 yılda ağaçlandırdığımız alan neredeyse Belçika yüzölçümü kadar olduğunu hatırlatmak isterim. Ormanlarımızın yüzde 60’ı yangın riski altında bulunuyor. Buna rağmen orman yangınları ile mücadelede Avrupa’nın en başarılı ülkelerinden biriyiz. Yangına ilk müdahale süresin 18 dakikaya kadar indirdik. Ülke olarak komşularımızda çıkan orman yangınlarına da müdahale ediyor yardım elimizi uzatıyoruz” dedi.
“Ormansızlaşma Sadece Ulusal Bir Mesele Olmayıp, Uluslararası Bir Meseledir”
Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu ise yaptığı konuşmada, forumda kırsal kalkınma ve kırsal yoksulluğun giderilmesinin önemine vurgu yapılacağını belirtti.
Forum paralelinde gerçekleşecek bütün yan etkinlik ve görüşmelerin, dünya ormancılığına, kırsal yoksulluğun giderilmesine ve bütün insanlığa hayırlar getirmesi temennisinde bulunan Prof. Dr. Veysel Eroğlu, şöyle devam etti:
"Ormanlar konusunda BM çatısı altında bir araya gelmiş bütün ülkelerin, ormanlarla alakalı en önemli hedefi, ormanların korunması ve orman alanlarının artırılması olmalıdır. Ormanlara yönelik geliştirilebilecek koruma kültürü içerisinde bu alanları yangınlara, zararlı böcek ve hastalıklara, her türlü biyotik ve abiyotik faktörlere ve yasa dışı müdahalelere karşı korumak temel önceliğimiz olmalıdır. BM Orman Forumu 10. Oturumu’nu, dünyada yaşanmakta olan kırsal yoksulluğun azaltılmasına katkı açısından büyük bir fırsat olarak kabul ediyoruz. Bin Yıl Kalkınma Hedefleri'ne ulaşılmasında ormanların oynayabileceği rolün önemini her zeminde ifade etmemiz gerekmektedir."
Prof. Dr. Eroğlu, ormanların ekonomik kalkınmayla ilişkisinin sadece çevresel ve ekolojik bir mesele olmadığını, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınmayla da yakından alakalı olduğunu söyledi. Bu çerçevenin, kırsal yoksulluk ile mücadelede, kalkınmada ve üretimde bir anlayış ve vizyon değişikliği gerektirdiğini anlatan Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, "Diğer yandan, kırsal yoksulluk neticesi meydana gelen ormansızlaşma sadece ulusal bir mesele olmayıp, uluslararası bir meseledir. Doğrudan ve dolaylı bir şekilde bütün dünyayı tehdit eder boyuttadır" ifadelerini kullandı.
"Orman Alanlarında 2023 Hedefi Yüzde 30"
Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, bakanlıklarınca yapılan çalışmalarla, Türkiye'deki orman alanlarının artırılmasını hedeflediklerini belirterek, "Ülkemiz yüzölçümünün yüzde 27,7'si ormanla kaplıdır. Hedefimiz Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılı olan 2023 yılında orman alanımızı ülkemiz yüzölçümünün yüzde 30'una yükseltmektir" diye konuştu.
Prof. Dr. Veysel Eroğlu, Türkiye'nin kırsal yoksulluğun giderilmesi, ormanların korunması, artırılması ve iyileştirilmesi gayesiyle kapsamlı çalışmalar yürüttüğüne vurgu yaparak, bu çalışmalar çerçevesinde Cumhuriyet tarihinin en büyük ağaçlandırma hamlesinin 2008'de başlatıldığını söyledi.
"Milli Ağaçlandırma Seferberliği" kapsamında, 2008-2012'de 2 milyon 300 bin hektar alanı ağaçlandırma taahhüdünde bulunduklarını aktaran Prof. Dr. Eroğlu, hedefin aşılarak 2 milyon 420 bin hektara alana ulaşıldığını kaydetti.
Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, 2 milyar fidanın toprakla buluşturulduğuna da dikkati çekerek, 2002'de 117 milyon olan fidan üretiminin 2012'de 470 milyona çıkarıldığını anlattı.
Tohum üretiminin de 280 ton olarak gerçekleştiğini dile getiren Prof. Dr. Veysel Eroğlu, orman ekosistemini bir bütün olarak ele alıp etkinliğini arttırmak maksadıyla orman yönetim anlayışında köklü değişimler başlatıldığını hatırlattı.