Her yıl kasım ayının üçüncü haftasında kutlanan “Erozyonla Mücadele Haftası” sebebiyle Genel Müdürümüz Dr. Ahmet İPEK yazılı açıklamada bulundu.
Toprak, varlığında zenginliği ve refahı ifade ederken, yokluğunda ise çölleşme ve yoksulluğun sebebi olarak karşımıza çıkmaktadır. Oluşumu binlerce yılla ifade edilen bu eşsiz hayat kaynağı, ne yazık ki iklim değişikliğinin de tetikleyici etkisiyle arazi bozulumu, kuraklık, çölleşme, verimlilik kaybı gibi nedenlerle bilinçsizce yok edilmektedir.
Bunun sonucunda ise başta gıda kıtlığı, açlık, göç, işsizlik, yoksulluk, savaş ve istikrarsızlık olmak üzere çeşitli sonuçları beraberinde getirerek dünyada bir milyardan fazla insanı doğrudan etkileyen, ekonomik, sosyal, çevresel ve kültürel açıdan olumsuz etkileri olan sessiz bir felakete dönüşmektedir.
Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü olarak başta çölleşmeyle ve erozyonla mücadele çalışmaları olmak üzere toprağın korunması, tabii kaynakların geliştirilmesi, heyelan, sel ve çığ kontrolü gibi faaliyetleri sürdürmekteyiz. Kaldı ki toprakların korunması, tabii kaynakların sürdürülebilir yönetimi ve gıda güvenliğinin sağlanması için ülkesel ölçekte çölleşme ve erozyonla mücadele edilmesi bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ülkemizde erozyonun sebeplerini incelediğimizde ise; insan faktörünün ön plana çıktığını, yine ülkemizin coğrafi konumu, topografik yapısı, iklim şartları ve arazi kullanımının da erozyonu artırıcı etki yaptığını ve tüm bu etmenlerin de erozyonla mücadeleyi zorlaştırdığını söyleyebiliriz.
Türkiye erozyonla mücadelede dünya lideridir. Ülkemizde 1946 yılından beri tutulan resmi istatistiklere göre 2017 yılı sonuna kadar 9,3 milyon ha alanda, bir diğer ifade ile ülkemizin % 12’sinde ağaçlandırma, erozyon kontrolü, bozuk orman alanlarının rehabilitasyonu ve mera ıslahı çalışmaları yapılmıştır. Yürütülen bu çalışmalar neticesinde 1970’ li yıllarda akarsularla denizlere taşınan toprak miktarı 500 milyon ton/yıl iken 2017 yılı sonunda 154 milyon ton/yıla düşürülmüştür. Bu miktarı, yapılacak çalışmalar ile Cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023’ te 130 milyon ton/yıla indirmeyi hedefliyoruz.
Genel Müdürlük olarak tüm dünya tarafından kabul görmüş model yaklaşımlarla Erozyon izleme ve değerlendirme çalışmalarını da yürütmekteyiz. Yürütülen bu çalışma sonucu elde edilen Türkiye Su ve Rüzgâr Erozyonu Haritaları ilgili kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler ve araştırma enstitülerinin kullanımına hazır hale getirilmiştir. Yapılan bu izleme çalışmaları neticesinde ülkemizdeki erozyonun % 54’ ünün meralardan,% 39’ unun ise tarım alanlarından kaynaklandığı tespit edilmiştir. Bu çalışma sadece ulusal ölçekte değil uluslararası boyutta da önem arz etmektedir. Erozyonun izlenmesine yönelik elde edilen bu sonuçlar aynı zamanda Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi (UNCCD) Sekretaryası tarafından da ilgiyle takip edilmektedir.
Erozyon kontrolü ve ağaçlandırma çalışmaları; toprak verimliliğinin arttırılması, gıda güvenliğinin sağlanması, şehirlerin etrafında yeşil alanlar ve şehir ormanlarının oluşturulması, hava ve gürültü kirliliğinin azaltılması, toz taşınımının, sel ve taşkınların önlenmesi, su kaynaklarının muhafaza edilmesi, barajların ömrünün uzatılması, ülkemizin odun ham maddesine olan ihtiyacının temin edilmesi, halkın rekreasyon ihtiyacının karşılanması, biyolojik çeşitliliğin korunması gayelerine hizmet etmektedir. Ağaçların önemli bir karbon yutağı olması da dikkate alındığında küresel ısınma ve iklim değişikliğinde ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü çalışmalarının ne derecede önemli olduğu aşikardır.
Ayrıca Türkiye olarak, BM Çölleşme İle Mücadele Sözleşmesi kapsamında çölleşme ile mücadelede konusunda hem ulusal hem de uluslararası seviyede etkin rol almaktayız.
Ülkemizin erozyon ve çölleşme ile mücadelede Dünyada önder ülke olma rolünü devam ettirmek için bakanlık olarak çalışmalarımızı bugün olduğu gibi yarın da büyük bir azim ve gayretle sürdürmeye devam edeceğiz.